Haciz Süreci Nasıl İşler? Bir Ailenin Hikâyesi
Bir sabah, güneş henüz tam olarak doğmamışken, Meltem gözlerini açtı ve pencereden içeri sızan ilk ışıkları fark etti. Bir süredir rüyasında aynı şeyi görüyordu; evini kaybettiğini, sevdiklerinin mutsuz olduğunu… Ama rüya değildi, gerçekti. O sabah, hayatını değiştirecek bir telefon aldı. O an, zihninde binlerce düşünce bir araya geldi: “Haciz geldi. Ne yapacağız?”
Meltem, bir yandan düşünceler içinde savrulurken, oğlu Ali’nin oda kapısını yavaşça çaldı. Gözlerinde, annesinin endişesini fark eden bir anlam vardı. Ali, on dört yaşında bir çocuktu ama içindeki yetişkin ruhuyla bu durumu sezinlemişti. “Anne, neden üzgünsün?” diye sordu. Meltem, gözlerindeki yaşları silerek gülümsedi ama yüzündeki gülümseme, bu anı sadece geçiştirmek içindi. Çünkü bilmediği bir şey vardı: Haciz süreci nasıl işler?
Erkekler genellikle çözüm odaklı ve stratejik bir bakış açısıyla bu tür sorunları ele alır. Meltem’in eşi, Baran, durumu anlamış ve plan yapmaya başlamıştı. Zihninde, nasıl bu durumu atlatacaklarını ve hangi adımları atacaklarını düşünüyor, bütün ailesini bu beladan nasıl çıkarabileceğine dair stratejiler geliştiriyordu. Baran, bir zamanlar işlerini büyütmek için her şeyi göze almış, ama işler ters gitmişti. Şimdi, geçmişin bedelini ödeyen adam, bir kez daha kalkmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazır hissediyordu.
Haciz memuru eve geldiğinde, Meltem içeriye adım atan adamı görüp bir an ne yapacağını şaşırdı. Sadece Baran’ın yanında durarak gözlerini kaçırabiliyordu. Baran ise kararlıydı, ama Meltem içindeki korkuyu ve endişeyi hissedebiliyordu. O an, hayatlarının belki de en zor gününe adım atıyorlardı.
Haciz süreci, genellikle soğukkanlı bir şekilde işler. İlk olarak, borçlu kişi ya da kuruluş, ödeme yapılmadığı için yasal işlemler başlatır. Bu işlemler sonunda haciz kararı alınır ve haciz memuru, borçlunun malına el koymak için gelir. Bir yanda, hukuki süreçler ve sert bir yazılı dil varken, diğer yanda, duygusal bir çözülme, kaygı ve belirsizlik yer alır. Meltem’in kalbi, her geçen saniye daha fazla sıkışıyordu. Evlerini kaybetmek, çocuklarına ne söyleyeceklerini bilememek, en korktuğu şeydi.
Baran, uzun zamandır bu sürecin bir gün kapılarını çalacağını biliyordu. Ama yine de, her şeyin kontrolden çıkmasından ve ailesinin o güvensiz ortama düşmesinden korkuyordu. Haciz memuru, adım adım evdeki eşyaların durumunu incelemeye başlarken, Baran ve Meltem bir kenara çekildi. Baran, ona ne kadar açıklama yaparsa yapsın, bir çözüm bulunamıyordu. İşlerin nasıl daha da kötüye gideceğini düşünmek bile istemiyordu. Ancak Meltem, olayları başka bir açıdan görüyordu.
Kadınlar, genellikle duygusal zekâları ve empatik bakış açılarıyla bilinirler. Meltem, sadece bir çözüm bulmaktan çok, bu sürecin aileleri üzerinde yaratacağı toplumsal ve duygusal etkileri düşünüyor, tüm aileyi bir arada tutma derdindeydi. Haciz süreci sadece maddi bir kayıp değil, aynı zamanda onları birbirinden uzaklaştıran bir travmaya dönüşebilirdi. Kendi iç dünyasında, çocuklarına nasıl bir açıklama yapacağını ve bu travmayı nasıl atlatacaklarını düşünüyordu.
İçindeki şüpheler ve korkular, bir yandan da aileyi birbirine bağlamak için geliştirdiği çözümlerle karışıyordu. Baran’ın stratejik bakışı, genellikle çözüm önerileri sunarken, Meltem’in kalbinde bir kayıp duygusu büyüyordu. Fakat, son bir umutla, Baran bir karar verdi: Evlerini kaybetmemek için, ellerindeki her şeyi satıp borcu kapatacaklardı. Ancak bu çözüm, her iki taraf için de pahalıydı. Aile olarak toparlanabilmek, yeniden bir arada durabilmek, en azından bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatabilmek için bu adımı atacaklardı.
Haciz memuru, elindeki belgeleri tamamlayıp, her iki tarafın da imzasını aldıktan sonra, bir süreliğine daha sorunsuz bir durum oluşmuştu. Meltem, gözyaşlarını silerek, “Bu da geçecek” diyerek, gözlerini Baran’a çevirdi. Ama o an, her şeyin ne kadar zor olduğunu bilerek, elleriyle Baran’ın elini sıkıca tuttu.
Sonuçta, Meltem ve Baran, her şeyin üstesinden gelmek için çözüm arayışlarını sürdüreceklerdi. Haciz süreci sona ermişti, ama içlerindeki belirsizlik hala devam ediyordu. Bu hikâye, her birimiz için farklı anlamlar taşıyabilir. Belki de Hacivat’ın karamsar bakış açısını ve Baran’ın çözüm odaklı yaklaşımını bir araya getirerek, ailenin dayanışma gücünü keşfetmek gerekir.
Peki ya siz? Hiçbirimiz böyle bir durumla karşılaşmak istemeyiz, ama bu tür zorluklarla karşılaştığınızda nasıl bir strateji izlersiniz? Haciz süreci ya da benzeri bir durumda nasıl bir çözüm geliştirdiniz ya da geliştirmeyi düşünüyorsunuz? Yorumlarınızla bu hikâyeye katılmanızı çok isterim.